Başkan Zeydan Karalar, Su Politikaları Zirvesine katıldı
“Yaşanan ve olası sorunları şimdiden tartışmak hayati önem taşıyor.
Kentlerde Sürdürülebilir Su Politikaları Zirvesi, Dünya Su Günü’nde
İzmir Fuan Alanı’nda başladı. 2 gün sürecek zirveye; 11 Büyükşehir Belediyesi,
11 Belediye, üniversiteler, sanayi ve ticaret odaları, meslek örgütleri,
organize sanayi kuruluşları, münferit sanayiler, maden sektörü, ziraat oraları,
çiftçiler, çiftçi örgütleri Köy-Koop İzmir Birliği, sulama
birlikleri-kooperatifleri, su kullanıcıları, mühendislik-mimarlık-şehir
plancıları şirketleri, sondaj sektörü, doğa koruma ve çevre örgütleri ile sivil
toplum kuruluşları katılımcı ve paydaş oldu.
CHPli 11 Büyükşehir Belediyesinin katılımıyla gerçekleştirilen ve
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in moderatörlüğünü yaptığı Başkanlar
Zirvesi’nde söz alan Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar, ülkede gereksiz
tartışmaların yaşandığı bir dönemde, böylesine önemli bir toplantıya ev
sahipliği yapan Başkan Tunç Soyer’e teşekkür etti.
Başkan Zeydan Karalar, “Su ve verimli toprak kısa bir süre sonra
dünyanın en değerli varlıkları olacak. Hatta bugünden ciddi sıkıntılarını
çekmeye başladık. İklim değişikliğini de göz önünde bulundurursak yaklaşık 10
yıl sonra dünya nüfusunun yarısının su sıkıntısının bulunacağı yerlerde
yaşayacağı aşikar. İklim krizi dengelenmezse sorun artacak. Yaşanan ve olası
sorunları bugünden tartışmak son derece önemli’ dedi.
Başkan Zeydan Karalar, Kentlerde Sürdürülebilir Su Politikaları
Zirvesi ve Dünya su Günü nedeniyle yaptığı açıklamada şu mesajı verdi:
“Bugün Dünya Su Günü.
Suyu korumak geleceğimizi teminat altına almaktır
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin ev sahipliğinde Kentlerde
Sürdürülebilir Su Politikaları Zirvesini gerçekleştirmek üzere bir aradayız.
İklim krizinin dünya üzerinde hüküm sürdüğü bir zaman dilimindeyiz ve
tatlı su kaynakların kısıtlı olduğu, büyük bölümü kurak iklim coğrafyasında yer
alan ülkemizde başka bir su yönetimine şiddetle ihtiyacımızın olduğu açıktır.
Başka bir su yönetimi elbette mümkün. Aksi
halde kısa sayılabilecek bir zaman diliminde evlerde, tarım alanlarında ve
sanayide susuzluk tehlikesiyle karşı karşıya kalacağız.
Su; yaşamın, geçmişin, geleceğin ve canlıya
dair her şeyin kaynağıdır. Çocuklarımızın, gelecek nesillerin, umudumuzun
teminatı yeterince su kaynağına sahip olmamızdan geçmektedir.
Nefes almak için, mücadele etmek için, sevmek
için, insan kalmak için suya ihtiyacımız var.
Küresel Isınma, iklim krizi ya da iklimlerde
baş gösteren düzensizlik; şehirlerimizi, ülkelerimizi, gezegenimizi korumak,
dünyamızın yaşanabilir özelliğini devam ettirmek için insanlığın topyekun,
bağlantılı ve kararlı bir şekilde mücadele etmesi gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır.
Ülkemizde tarım alanlarında süregelen vahşi
sulamadan bir önce vazgeçilmesi ve sürdürülebilir yöntemlerle tarımsal sulama
gerçekleştirilmesi ihtiyacı, acilen çözülmesi gereken bir sorundur. Bugün
burada bir araya gelen belediyelerimizin, katılımcıların ve paydaşların;
toprağı, suyu, atmosferi; kısaca doğayı koruyamadığımızda, elimizde zaten başka
bir şey kalmayacağının bilinciyle hareket ediyor olduğunu görmenin mutluluğunu
yaşıyorum.
Kentlerde Sürdürülebilir Su Politikaları
Zirvesi’nde yer alan katılımcılara ve paydaşlara göz attığımızda, belediyelerimizin
yanı sıra; üniversitelerin, sanayi ve ticaret odalarının, meslek örgütlerinin,
ilgili sektörlerin, birliklerin, kooperatiflerin, sivil toplum kuruluşlarının
yer aldığını heyecanla takip ediyoruz.
2 gün boyunca burada inanılmaz önemde,
zenginlikte ve derinlikte oturumlar, toplantılar, sunumlar gerçekleştirilecek.
Görüşler bildirilecek, bilimsel sunumlar
yapılacak ve ikinci günün sonunda sonuç raporu oluşturulacak.
Suyu korumak için bugünkü gibi kararlı
olduğumuz ve iyi organize edilmiş bilimsel çalışmalar gerçekleştirdiğimiz
sürece başarılı olacağımıza ve yaşam kaynaklarımızı gelecek nesillere aktarmak
için çözümler bulacağımıza şüphem yok.
Başta bizlere ev sahipliği yapan İzmir
Büyükşehir Belediyesi olmak üzere; Kentlerde Sürdürülebilir Su Politikaları
Zirvesi’nin yapılmasında emeği geçen kurum, kuruluş ve şahıslara sonsuz
teşekkürlerimi iletiyorum.”
Toplantıda Başkanlar Zirvesi’nin ve başkanların teker teker görüşlerini belirtmesinin ardından ortak açıklama yapıldı ve Su Manifestosu yayınlandı.
Başka bir su yönetimi mümkün!
Su hepimize ve her şeye aittir. Koşuyor ve konuşuyor olmamızda,
düşüncelerimizde ve ürettiklerimizde, gülüşümüz ve gözyaşımızda, bugün burada
buluşmamızda ve dünyayı değiştirmek için kararlı duruşumuzda suyun izi vardır. Yaşam
suda başlayıp serpilmiş, dünyadaki tüm varlıklar suyla birbirine bağlanmıştır.
Su olmazsa yaşam da olmaz.
Türkiyemiz’in çok büyük kısmı “kurak iklim coğrafyası” olarak
sınıflandırılmaktadır. İklim krizinin en ağır sonucu susuzluk tehlikesidir. 2019
Devlet Su İşleri verilerine göre ülkemiz su kaynaklarının %77’si tarımsal
sulamada kullanılmaktadır. En çok %10’u hanelerde, kalanı ise sanayide
kullanılmaktadır. Bu veri kuraklıkla mücadelede temel eksenin, tarımsal sulama alanında
olduğunu göstermektedir.
Bizler Türkiye’nin 11 büyükşehir belediyesinin ve 11 il belediyesinin
başkanları, bu vicdani ve bilimsel sorumluluktan hareketle bugün, 22 Mart
2021’de, Dünya Su Günü’nde İzmir’de buluştuk. Amacımız, iklim krizinin ağırlaşan
sonuçlarını da dikkate alarak Türkiye için başka bir su politikası önermek ve bu
topraklarda geleceğimizi, çocuklarımız ve doğamız için güvence altına almaktır.
İklim krizinin su kaynakları üzerindeki
etkilerini azaltarak kuraklıkla mücadelede başarılı olabilmek için, su yönetiminde
5 ilkesel değişikliğin yapılması şarttır:
1) Katılımcı bir su yönetim modeli
oluşturmak. Su
yönetimi, şehir, havza ve ülke ölçeğindeki su kullanıcısı tüm paydaşların;
tarım örgütleri, sanayiciler, evsel su kullanıcıları, meslek örgütleri, doğa ve
çevre örgütlerinin içinde yer alacağı yepyeni, katılımcı bir anlayışla
gerçekleştirilmelidir.
2) Tüm kullanım alanlarında arzın değil
talebin yönetilmesi. Plansız
gelişen kullanım talepleri için sürekli daha fazla arz yaratma politikası
yerine, başta tarımsal sulama ve sanayi olmak üzere düşük su kullanımıyla
yüksek gelir elde edilen ekonomik modeller tasarlanmalı ve teşvik edilmelidir.
3) Su yatırımlarının havza ölçeğinde
planlanması. Su
kaynaklarının, yerüstü ve yeraltı sularının miktarının, su
bütçesinin hangi kullanımlara tahsis edileceği havza ölçeğinde belirlenmelidir.
Verilen tahsisler denetlenmeli, su kullanımlarının sektörel tahsis miktarlarını
aşmasına izin verilmemelidir. Her bir havzada planlanan su yatırımlarının birbirini nasıl etkilediği
kümülatif olarak ölçülmeli, yatırım kararları havza ölçeğinde bu stratejik
değerlendirme yapıldıktan sonra alınmalıdır. Asgari harcama ile azami verim esas
olmalıdır.
4) Doğanın su döngüsünün korunması. 1960’lardan bu yana suyun
döngüsüne yapılan müdahaleler sonucunda birçok canlı türü tehlike altına girmiş;
göller ve sulak alanlar kurumuş, nehir ekosistemleri zarar görmüştür. Ülkemizdeki
su kullanım hedefleri, iklim krizi dikkate alınarak yeniden tarif edilmelidir.
Yatırımlar planlanırken yer altındaki, sulak alanlar ve nehirlerdeki ekolojik su
varlığının sürdürülebilirliği dikkate alınmalıdır. Canlıların ihtiyacı olan
suyun, ekolojik dengeyi ve su döngüsünü bozacak biçimde kirletilmesine,
azaltılmasına yol açan uygulama, yapılaşma ve madencilik gibi faaliyetlere izin
verilmemelidir.
5) Suyun ekosistem ve sektörler arası
döngüsel kullanımı. Tarımda, sanayide ve evlerde kullanılan atık suyun
gerekli arıtma süreçlerinden geçtikten sonra farklı sektörler ve ekosistem
arasında transferi sağlanmalıdır. Şehir içinde ve tarım alanlarında yağmur
hasadına yönelik yöntemler yaygınlaştırılmalı; su ihtiyacının yerinde temini,
kullanımı ve dönüştürülmesine yönelik döngüsel çözümler teşvik edilmelidir.
Bu ilkeler
doğrultusunda, aşağıdaki 10 somut adım hemen atılmalıdır:
1. Su yönetimiyle
ilgili koordinasyonsuzluk ortadan kaldırılmalı, kurumlar arasındaki yetki ve
sorumluluk karmaşasına son verilmelidir.
2.
Tüm paydaşların mutabakatı alınarak hazırlanan bir Su Kanunu yürürlüğe konmalı, su havzası planlama ve uygulamalarında
yerel yönetimler güçlü ve yetkili yapılar haline getirilmedir.
3. Su yatırımları havza ölçekli bütüncül planlarla
uyumlu olarak su ve atık su master planlarına göre yapılmalı; kamu kaynakları
ekonomik ve ekolojik fizibilitesi düşük yatırımlara aktarılmamalıdır. Yerel
yönetimlerin çevresel altyapı projelerine yönelik kaynakları artırılmalıdır.
4. İklim krizi ile etkin mücadele için imzalanan Paris
İklim Anlaşması ivedilikle onaylanmalı; iklim değişikliğinin yaratacağı olumsuz
etkilerin önlenmesi amacına yönelik hazırlanan İklim Değişikliği Kanunu
Tasarısı üzerinde çalışmalar yoğunlaştırılmalıdır.
5. Kuruyan göllerin,
Salda Gölü, Burdur Gölü, Tuz Gölü, Seyfe Gölü ve diğer sulak alanların tahribatı sonlandırılarak restore edilmeli ve
doğal su döngüleri korunmalıdır.
6. Su havzalarındaki tüm noktasal ve yaygın kirlilik
kaynakları kontrol altına alınmalı; merkezi ve yerel idarelerce etkin bir şekilde denetlenmelidir.
7. Tarımda doğru ürün
planlaması yapılarak ve tasarruflu sulama sistemlerine geçilerek su israfı
önlenmeli, tarımsal sulama en az %50 oranında azaltılmalıdır. Bu amaçla,
ekonomik değeri yüksek ve su talebi olmayan yerel tohum ve hayvan ırkları
teşvik edilmelidir.
8. İstanbul’a
yapılmak istenen “Beton Kanal” gibi suyun doğal döngüsüne zarar veren tüm israf
projeleri iptal edilmelidir.
9. Güncelliğini yitiren su ve kanalizasyon idaresi mevzuatı
yeniden düzenlenmeli; büyükşehir statüsünde olmayan diğer illerde de su ve
kanalizasyon idareleri kurulmalıdır.
10. Yaşamın vazgeçilmez unsuru olan su, temel kamusal
hak olarak kabul edilmeli, ekolojik ve toplumsal bir değer olarak tanımlanmalı,
su hizmetlerinde kamu işletmeciliği esas alınmalıdır.
Biz Türkiye’nin 22 belediye başkanı,
yetki, görev ve sorumluluklarımız doğrultusunda kendi illerimizdeki su
yönetimini yukarıdaki ilkeler doğrultusunda gerçekleştireceğimizi beyan
ediyoruz. Bu belgede çerçevesi çizilen su politikası ülkemizde tesis edilene
kadar, çalışmalarımızı kararlılıkla sürdürmeye ve hep birlikte haykırmaya devam
edeceğiz: Başka bir su yönetimi mümkün!